Şükrü Erbaş: Her Söz Boşluğunu Da Beraber Getiriyor

Edebiyatımızın büyük ustalarından Şükrü Erbaş ile söyleşi gerçekleştirdik. Şükrü Erbaş diyoruz ama elbet biraz konuşmak gerek. Yazar, şair, filozof.. kısacası hayatın her alanına dokunan ve bizlerin tarif edemediği kendi duygularımızı dizelerinde yaşattığı için şimdiden ölümsüz olmuş biri.

Öyle bir şair ki bazen ona sığınmaktan başka çare gelmiyor, o güzel sesiyle okuduğu şiirlerinden bir gece olsun ayrı duramıyor insan. Dünyaya bakış açısıyla, naifliğiyle, samimiyetiyle adeta bir edebiyat adamı. Aynı zamanda bizi ”okuyucu” olarak değil de ”yoldaş” olarak gördüğünü söylüyor. Onun dizeleri ile büyüyen ben de diyebilirim ki bu edebiyat-sanat sitesinin ilk dokunduğu kişi olması beni ayrı mutlu etti. Uzun zamandır onun hayatımda derin iz bırakan şiirlerini yazmak, incelemek istedim fakat ”hakkını verememek” endişesi ile hep uzak durdum. Şimdi sadece açıklama yapmadan tebessümle okuyorum dizelerini. Onu başka nasıl anlatabilirim bilmiyorum, hep bir eksik kalma olacak. Belki de şairin de söyleşimizin başında söylediği gibi;

”Her söz boşluğunu da beraber getiriyor..”

Murat Yıldız: Yakın zamanda ‘’Çırpınıp İçinde Döndüğüm Dünya’’ kitabınız çıktı, atıf kısmında Arthur Miller’ın sizin de çok önemsediğiniz devrim vurgusunu anlatan bir alıntı görüyoruz, sizce devrimin geldiği nokta nedir?

Şükrü Erbaş: Devrimin değilse de devrim düşüncesinin geldiği nokta kocaman bir hüzün. Sadece bizden söz etmiyorum, tüm dünya için böyle görüyorum. Emeği-adaleti-eşitliği-özgürlüğü odağına alan bir hayat ideali, sosyalist bir dünya düşüncesi, her gün biraz daha derine düşerek sürecek elbette. Çünkü tüm dünyanın yaşadığı toplumsal düzen gerçekten tam bir vahşete dönmüş durumda. İnsanın, bunun karşısına koyabileceği başka bir hayat olacağına inanmıyorum. Ancak bunu gerçekleştirme süreciyle ilgili akılalmaz bir yalnızlık, bir dağınıklık yaşıyoruz. Hüzün dediğim budur..

Birçok okuyucunuz ve yoldaşınız, şiirlerinizin kendilerini bir yere alıp götürdüğünü söylüyor; bu neredeyse ortak bir yorum, insanlar şiirlerinizde nasıl bu denli farklı bir boyuta dalabiliyor?

Ah bilsem, bunu ben de o kadar merak ediyorum ki… çok geniş bir düşünce yelpazesinde, inanç yelpazesinde, yaş yelpazesinde insanlar paylaşıyor şiirlerimi, yazılarımı. Ve sevgilerini, deyim yerindeyse başımdan aktarıyorlar. Bir söyleşiden, imza gününden eve geldiğimde, bir kenara çekilir sessizce ağlarım, bunu hak edecek ne yapıyorum ben diye. Oysa yanıt açık sanırım. Biz aynı evin, hayatın, dilin içinde yaşıyoruz. Çok yakın acılarla mutsuzuz. Birbirini reddetmeyen özgürlükleri hayal ediyoruz. Aynı gerçeklikle boğuluyoruz. Sığınmak istiyoruz. Geriye, birbirimizin kulağına ulaşacak, kalbine dokunacak sözleri bulmak kalıyor.

Yeni çıkan kitabınız dahil; Pervane, Kuş Uçar Kanat Ağlar, Bağbozumu Şarkıları gibi birçok kitabınızda, dahası birçok söyleşinizde yerli yabancı edebiyatçılara selam vererek alıntılar yapıyorsunuz, bu alıntıların sizdeki yeri ne?

Sanırım daha önce de benzer sorular soruldu. Ve ben, sanıyorum, o isimler, o dizeler, o sözler, yıllar içinde beni oluşturan hayat bilgileri, varoluşumun hazineleri diye yanıt verdim. Benden önce benim şiirimi yazanlar o büyükler, dedim. Bana geleceğin gizini fısıldayan yaşama bilgeleri, dedim. Onlar olmasaydı ben olmazdım, dedim. Ben olmasaydım da onlar yaşadığımız günlerin şiirini yazamazdı, dedim. Başka ne söyleyeyim bilmiyorum.

Yeni kitap demişken, bir kitap yazdıktan sonra ondan bir süre uzak durmayı tercih ettiğinizi söylemişsiniz, bu yeni şiirler için bir nevi ‘’dinlenme ritüeli’’ mi?

Tam öyle söylenemez. Önceki kitabın duygusunun dışına çıkmak, diyelim. Kendini tekrar etme kaygısından kaynaklı bir önlem duygusu belki de. Yüreği, günlük gerçekliğin olağan akışına bırakmak biraz. Belki de yazma sürecinde yıkıp kurduğumuz hayatla yeniden tanışma. Ona şaşkınlıkla bakabilme yeniden. Sonra yine çatışma, itiraz, yeni bir solukla o gerçekliği yeniden kurma mesafesi. Kalbinizin bildiği bir sezgisel bilgi işte.

Yıllar önce yazılmış bir dizeyi, yıllar sonra tamamladığınız oldu mu?

Tamamlamak demek ne kadar doğru bilmiyorum. Oldu tabii. Bir dize içinde, en doğrusunu bulamadığım bir sözcüğü, on – on beş yıl sonra bulduğum, yerine koyduğum, değiştirdiğim oldu. Ancak bu ne o dizenin, ne o şiirin bel kemiğini bozdu. Belki biraz daha pekiştirdi. Bugüne kadar sanırım iki-üç kez ancak oldu. Yaşarken şairin bu kadarına hakkı olduğunu düşünüyorum.

Sizce hayata dokunan bir şiirin konusunu neler oluşturmalı?

Hayatın günlük akışı içinde neler yaşıyorsak, nelerle karşılaşıyorsak, ottan börtü böceğe, ölümden aşka, ayrılıktan bekleyişe, serçelerin sevincinden taşıtların gürültüsüne, bir kadının çığlığından bir erkeğin çaresizliğine, yağmurlardan çocukların arzularına… nasıl beş duyumuzun içinden akıp geçiyorsa hayat, şiirimizin içinden de aynı acıyla-sevgiyle-şaşkınlıkla-öfkeyle-hayranlıkla akıp geçebilir. Geçmelidir. Şiire has, ayrı, büyülü, büyük sözler, yaşantılar olduğunu düşünmüyorum.

”Serçelerin sevincinden,, taşıtların gürültüsüne, bir kadının çığlığından bir erkeğin çaresizliğine..”

Hayatı şiir olan herkes insanı anlatan dizeler yazabilir mi, okumak bunun neresinde?

Elbette herkes yazabilir. Hatta herkes potansiyel birer şairdir, müzisyendir, ressamdır… kendisiyle birazcık derdi varsa, yaşadığı zamanla, toplumla, düzenle bir derdi varsa, bunu bir biçimde dile getirmek isteyecektir. Bu istekten öncesi elbette geniş bir yelpazede okumak ister bizden. Bizim hayatımız her şeyi bilmeye yetmez ve biz bilgi sahibi olmadan bir söz söyleyemeyiz. Sonrası da büyük bir sabırla sözünü “inşa” etmek için dil içi bir emek ister.

En sevilen şiirlerinizden ‘’Senin Korkuların Benim İnceliğim’’ dizelerine değinmemek olmaz, bu şiir kimi anlatıyor?

Sadece şu kadarını söyleyeyim, gerçek bir yaşantıdan yola çıkarak yazılmıştır. Öyle olmayabilirdi kuşkusuz. Benim ayrılığım, çok kısa bir sürede toplumun ayrılığı olmuştur. Sanırım bütün bir dünya hayal kırıklığı olmadan bir aşkı yaşayamıyor. Bundan sonraki her ayrıntı şiiri magazinleştirir.

Sanırım bütün bir dünya hayal kırıklığı olmadan bir aşkı yaşayamıyor.”

Dünya edebiyatında dahası yerli edebiyatımızda birçok çözünmeler yaşandı, bu çözünmelerden hariç siz geçmişe dönecek olsaydınız, hangi dönemde şair kimliğinizi devam ettirmek isterdiniz?

Üç yüz yıl geldi birden aklıma. Bir açıklama yazılabilir ama hem çok uzar, hem de biraz okur arasın nedenini. 13. yüzyıl, 19. yüzyıl, 20. yüzyıl. Şu kadar bir ipucu verilebilir belki. Bu üç yüzyıl da çok büyük alt-üst oluşların yaşandığı yüz yıllardır. Bu üç yüz yıl da çok büyük şairlerin, yazarların yaşadığı yüz yıllardır.

Karacaoğlan, Pir Sultan Abdal, Yunus Emre ve daha nice değerlerimiz günümüzde hatırlanmıyor bile, bunlardan hariç onlar sizin şiirlerinizi okusalardı, sizce neler söylerlerdi?              

Bu nasıl soru böyle. Bir tuhaf oldum. Ah keşke gerçekleşse böyle bir şey ve ben orada ölüp kalsam. Kibir olarak algılanmaz dilerim, sanıyorum beni eşikten içeri alırlardı.

O halde son sorumuza geçelim, birçok roman okuru bunu merak etmiştir; ‘’İşte ben’’ dediğiniz bir roman karakteri var mı?

Var. Yeraltından Notlar’ın isimsiz ana karakteri.

Şükrü Erbaş, sizlere çok teşekkür ediyoruz, edebiyatta her ne kadar çözülmeler olsa da hâlâ nitelikli okurlar mevcut, bu okurlar sizleri asla yalnız bırakmayacak; sizin de bizi yalnız bırakmadığınız gibi. Sizin o güzel dizelerinizle büyüyen şahsım adına da ayrıca teşekkür etmek istiyorum.

Ben çok teşekkür ediyorum. İnsanın yazdıkları üzerine, çıkıp bir de konuşması yıllardır hiç anlamadığım bir şey ama yıllardır da gelen soruları çeviremediğim bir tuhaf durum. Her söz kendi boşluğunu da beraber getiriyor ve bu yarımlık hiçbir zaman bitmiyor. Korkum bu ve söyleşinin benzer diğer eksikleridir.

Bizleri buluşturduğu için Kırmızı Kedi Yayınevi’ne teşekkürlerimizi sunuyoruz.

Şükrü Erbaş: Her Söz Boşluğunu Da Beraber Getiriyor’ için 7 yanıt

Add yours

  1. ”Geriye, birbirimizin kulağına ulaşacak, kalbine dokunacak sözleri bulmak kalıyor”.
    Öz, has, hakiki ve gerçek bir sarsıntı etkisi yarattı, emeği geçen herkese teşekkürler.

    Liked by 1 kişi

  2. Gercekten çok naif ve yorumları okunmaya değer bir Üstad bu röportaj için size ve Büyük Üstad’a teşekkür ederim.Murat bey

    Beğen

Yorum bırakın

WordPress.com'da bir web sitesi veya blog oluşturun

Yukarı ↑