Mektuplarla Donatılmış Kitaplar

Mektuplar söz konusu olduğunda onları edebi birer yapıtmış gibi sınırlandırmak sanırım yanlış olur. Matematikçi Gauss’un evlenme teklifi içeren mektubu ve Van Gogh’un kardeşi Theo’ya yazdığı mektuplar dahil olmak üzere bir çok yazar mektuplarla sık sık içli dışlı olmuşlardır. Bugün ise geçmişe bir nebze ışık tutan mektupların teker teker basıma çevrildiği bir zamanda, sevdiğimiz kişiliklerin yaşamlarına ait en yakın bilgileri okumamak sanırım haksızlık olur.

5.Theo’ya Mektuplar- Van Gogh

Sevgili Theo,

Kalbimde sana söylemem gereken bir şey var; belki de önceden biliyorsundur, senin için yeni bir haber değildir bu. Bu yaz, yüreğimde Kee’ye karşı derin bir aşkın geliştiğini açıklamak istiyorum sana. Ancak, bunu kendisine açtığımda, geçmişle gelecek arasında bir ayrım yapamayacağını, duygularıma hiçbir zaman karşılık veremeyeceğini söyledi. Bunun üzerine, ne yapmam gerektiği konusunda içimde korkunç bir kararsızlık doğdu. Onun, “hayır, hiçbir zaman, asla” deyişine boyun mu eğeyim, yoksa olayı kesinlikle kapanmış olarak düşünmeyip umut beslemeye devam ederek vazgeçmeyeyim mi? İkinci şıkkı seçtim. Şu âna dek bu karardan pişman olmuş değilim. Hâlâ, “hayır, hiçbir zaman, asla” duvarıyla karşılaşıyorum, o başka. O günden bu güne birçok “Petites misères de la vie”** ile didiştim elbette… Bunlar kitapta yazılsa bir çok kişiyi eğlendirecek nitelikte elbette ama insan kendisi yaşadığında hiç de hoş nitelendirilmeyecek şeyler… *Yaşamın Küçük Eziyetleri

Dünyanın en üretken ressamlarından Van Gogh yeteneğinin yanında çok zorluk çektiği bir psikolojiyi de barındırıyordu. Kardeşi Theo hariç kimsesi olmayan ve bu tuhaf yalnızlığın getirdiği psikoloji ile yaşayan ressam elbette kardeşine yüzlerce mektup yazacaktı. Çektiği sorunlar, aşık olduğu kadınlar, resim sanatıyla ilgili teknikler ve ettiği kavgaları barındıran bu mektuplar, ressamı tanımak için muazzam bir kaynak.

4.Canım Aliye, Ruhum Filiz- Sabahattin Ali

”Etrafın seni sıktığı zaman kitap oku. Ben şimdiye kadar her şeyden çok kitaplarımı severdim. Bundan sonra her şeyden çok seni seveceğim ve kitapları beraber seveceğiz. İnsan muhitin bayağı, manasız, soğuk tesirlerinden kurtulmak istediği zaman yalnız okumak fayda verir. Bana en felaketli günlerimde kitaplarım arkadaş oldu fakat bu yetmiyor. Şiirlerimde de gördün ki, kitaplara rağmen çok ıstırap çektim çünkü candan bir insanım yoktu. Sen benim yarım kalan tarafımı ikmâl edeceksin.”

Henüz 41 yaşındayken öldürülen, bu kadar kısa zamanda dünya edebiyatını etkileyen; şiir, roman, öykülerle dolu bir yaşam geçiren Sabahattin Ali bu listenin olmazsa olmazı. Eşi Aliye ve kızı Filiz’in isimlerini barındıran ve onlara duygu yüklü yazdığı bu yazılar ise sizleri üzecek. Üzecek çünkü henüz gerçekleşmeyen ve kurgulanırken muazzam derecede hevesli hayalleri barındıran bir kitap. Sabahattin Ali’nin o mantık ve duygu yüklü cümle harmanlığı ile kaleme aldığı, daha çok ileride yapmak istedikleri ve büyük özlemleri barındıran bu kitapta yazarın kendi el yazısı ile kaleme aldığı fotoğraflar bile mevcut.

3.Mektuplarla Dolu Bir Yaşam- Steinbeck

“Eğer bu ‘Tanrı’ öyküsü bir yerde basılırsa herhangi bir yazarın taklidi gibi olacak. Ben çok iyi bir okurum. Ksenophon’u, Herodotos’u, Plutarkos’u, Marcus Aurelius’u birer kez daha okudum. Bir de Fielding’i okudum. Yine de sanki Hemingway’i taklit ediyormuş gibiyim. Oysa Hemingway’i hiç okumadım. İngilizceyi kullanış biçimimiz bir. Bu ise şimşekleri üstüme çekmem için yeterli bir neden. O, dili benden önce bu biçimde kullanmaya başladığına göre taklit eden ben olacağım elbette. Yeni çalışmamı soruyorsun. Özgürlüğün tadını çıkarıp üzüntüsünü çekiyorum. Bir edebi ceninin lanetinden uzak kalmak gözüme iyi gibi görünmüştü. Ne var ki bir yandan da bir yitmişlik duygusu sardı her yanımı. Ordudan ayrılmış yaşlı bir askerin kimse ona ne yapacağını ya da dişlerini ne zaman fırçalaması gerektiğini söylemediği için hissettiği boşluk, yitmişlik duygusu da böyle bir duygu sanırım. Romanlar ne denli kötü olursa olsun yaşamımızı düzene sokup bize bir sorumluluk yükler. Bu kitabı yazarken kendimi birilerine karşı sorumlu hissediyorum. Yazmayı bıraktığım zaman romandaki kişiler ölüyorlardı sanki. Ama roman bitti.”

Yazı dünyasının neredeyse tüm dallarında eser veren ve 29 kitaba rağmen günde beşten fazla mektup yazan Steinbeck dünyanın en üretken yazarları arasında baş sıraları çekiyor. Yazarın hayatın her alanı ile ilgili yazdığı eserlerin en çok sayıda alıcısı ise uzun yıllar dostu ve menajeri olan Elizabeth Otis’e yazılmış. Üstelik sadece Elizabeth Otis’e 40 yıl boyunca mektup yollamış. Radyo ve sesli röportajları sevmeyen ve ağzına ne geliyorsa söyleyen Steinbeck’in bu eseri tuhaf anlarda bile tebessüm etmenizi sağlayacak.

2.Genç Werther’in Acıları-Goethe

Bazen aklım almıyor; onu yalnızca ben, hem de öylesine içten, öylesine dolu dolu severken, ondan başka hiçbir şey görmez, bilmezken, ondan başka hiçbir varlığım yokken, nasıl olur da onu bir başkası da sever, sevebilir?

Dünyanın en sağlam edebiyatçıları arasında gösterilen, gelmiş geçmiş en büyük dehalardan biri olan Goethe, henüz 25 yaşındayken mektuplarla oluşturulan bu romanı kaleme aldı. Bu beş eser içeren listede, var olan tek mektup roman ise Goethe’ye ait. Burada Goethe her ne kadar kendini anlatmayıp kurgusal karakter Werther üzerinden yola çıksa da kendi yaşadığı izleri görmekte mümkündür. Konusuna gelecek olursak kahramanımız Werther imkansız bir aşkın karmaşıklığına düşmüştür. Genç bir ressam olan (tıpkı Goethe gibi) ve tutkulu bir ruhu barındıran Werther, kurgusal dostu olan Wilhelm’e yaşadığı zorluğu ve heyecanı anlatır. İçten çıkılamaz bir zorluk ve kimselere bir şey anlatamayan genç karakterimiz yazıldığı dönemlerde Almanya’da bir çok intihara vesile olmuştur. Genç Werther’in Acıları zamanında büyük tarihi kişiliklerin yanından ayırmadığı bir kitap iken şimdilerde ise büyük bir saygı ile ölümsüzleşmiş durumda.

1.Milena’ya Mektuplar- Franz Kafka

”Dün seni rüyamda gördüm. Ayrıntıları hatırlamıyorum pek fakat durmadan birbirimizin yerini alıp duruyorduk. Sen ben oluyordun; ben sen oluyordum. Sonra nasıl olduğunu bilmiyorum yanmaya başladın; aklıma hemen kumaş gibi şeylerin ateşi havasız bırakıp söndürebileceği geldi ve oradan kaptığım gibi bir ceketle sana vurmaya başladım. Bu arada yine sen ben, ben sen olmaya başladık ve kısa bir süre sonra aniden yok oldun. Bir fark ettim ki ben yanıyorum ve ceketle kendime vurup duruyorum. Ne var ki tüm çabalara rağmen ceket işe yaramadı ve bu tarz şeylerin büyüyen bir yangını söndürmede etkili olamayacağına dair içimde yer eden o eski korkuyu haklı çıkardı. İtfaiye Yetişip seni kurtarmıştı ama kendine hiç benzemiyordun, hayalet gibiydin. Sanki tebeşirle Karanlığa çizilmiştin. Kollarıma atıldığında cansızın belki de sevinçten bayılmıştın; dedim ya tam hatırlamıyorum, belki de birinin kollarını atılan bendim…”

Milena Jesenská zengin bir aileden gelen fakat haklı sebeplerle bu aileyi bir türlü kabullenmeyen güçlü bir kadındır. Kendi geçimini sağlamak için evden ayrıldığında çevirmenlik yaparak para kazanmaya başlar. Tamda o sıralar Kafka adındaki bir yazar, yazdığı Almanca yazıları Milena adlı çevirmenden Çek diline çevirmesini ister. Milena’nın Kafka tarafından yazılan eserlere hayranlığı ve Kafka’nın Milena tarafından çevirilen eserlerde bulunan kusursuzluğa hayranlığı ile bu mektuplaşmalar kısa bir zamandan sonra tutkulu bir aşka dönüşecektir. Kafka’nın o her sayfasında ”bu cümleleri nasıl buluyor” dedirteceği bu eser, bugün dünyanın en çok tanınmış mektupları arasında birinci sırada.

İnsanın kendine mektup yazması ve dönüp dönüp onu okuması. Yalnızlığın da ötesindedir.

Özdemir Asaf

Mektuplarla Donatılmış Kitaplar’ için 2 yanıt

Add yours

Yorum bırakın

WordPress.com'da bir web sitesi veya blog oluşturun

Yukarı ↑